Skip links

Narsistler ve İlişkiler

Kişilik incelemeleri üzerine yazılmış pek çok yazının narsistler hakkında olması ve günümüzde en çok konuşulan kavramlardan birinin narsizm olması aslında tesadüf değildir. Hayatın sahnesinde çoğu zaman onlar vardır. Siz de daima seyirci konumunda kalırsınız. Narsistler zaten doğaları gereği ışıltılı “baş yapıtlar” dır. Tabii ki tılsımını kaybedene dek!
 
Narsistleri ve onlarla ilişki yaşayan partnerlerini anlayabilmek için narsistik kişiliği günümüz moda tariflerinden çıkarıpy doğru bir şekilde tanımlamak, onların motivasyonlarını ve bilinçdışı gerçekliklerini incelemek gerekiyor. Çünkü narsizm kavramı artık anlamının çok dışında kullanılmaya başlandı. Bilgi sahibi olmadan, üzerinde fikir yürütülen pek çok kavram gibi anlam kaybına uğradı. Sağlıklı bir şekilde yüksek özgüvenli veya patolojik düzeyde büyüklenmeci kişilik özelliklerine sahip olan bireyler aynı etiketle anılmaya başladılar. Narsist! Oysa hem narsist kişilerin hem de onlarla ilişkide olan bireylerin gerçek yaşam öyküsü sanıldığından çok farklı ve maalesef oldukça dramatik.
 
Profesyonel alanım gereği pek çok narsist ya da onlarla ilişkisi olan bireyler psikoterapi amaçlı karşımdaki koltuğa oturdu. Narsistlerin başvuru sebepleri genellikle dış dünyanın onların kusursuzluğunu anlamamasının getirdiği şikayetler doğrultusunda iken, partnerleri çaresizlik hissi, kaybolmuşluk duygusu, özgüven kaybı ve değersizlik gibi yakınmalarla geliyordu. Ancak benim bu tedavi sürecinin içinde olma motivasyonum tehlikeyi sezmem oluyordu… Kadın erkek ilişkileri zaten oldukça karmaşık durumlardır. Çünkü insan kırılganlığının, yetersizliğinin ve duygulanımın en fazla sergilendiği alanlardır. Ortada bir tehlike işareti görürsek zaten odak noktası olmalıdır. Tehlikenin ne olduğuna bakarsak bir ucunda kendini değersiz ve suçlu görmek varken diğer ucunda da yaşamına son vermek olabilir. Ve siz bir ilişkiye başlarken o insanın, hayatın hangi kıyısında olduğunu bilemezsiniz. Bazen uçurumun kenarında olan bir kişiye ufacık bir dokunuş bile yeter. Bir narsist bir başka bireyi zaman içinde yok edebilir.
 
Bu anlamda bakıldığında narsist kişinin kendine dair farkındalığını olabildiğince artırmak ve yaşamındaki insanları kendisinin mükemmelliğini yansıtan bir ayna olarak kullanmasının sakıncalarını çalışmak önemlidir. Aynı zamanda partnerinin kendini tanımasını, neden bir narsistle ilişki seçtiğini ve sürdürdüğünü anlatma ve yolun sonunun çıkmaz sokak olmasının ötesinde, yaşamın sonu olabileceğine dair uyarıda bulunma sorumluluğunu üstlenmek gerekir.
 
Narsizm bir tercih değil bir oluş meselesidir. Zaten narsizmin temelinde yatan gerçek etyolojinin, olağanüstü acı çekmek, yetersizlik ve değersizlik hissetmek olduğunu bilse kimse tercih etmezdi. Ama genetik faktörler ve anne, baba, çocuk üçgeninde oluşan psikolojik dinamikler bu patolojiyi şekillendiriyor. Aslında narsist de bir mağdur. Bu kişilikle yaşamak zorunda olduğu için. Bu mağduriyetle başa çıkamadığı için de kendi yaşamına yeni kurbanlar katıyor.
 
Psikoterapi seanslarım süresince bir narsist ve ona “ait” olan bir diğeri hakkında ilişkinin üç ana aşamada yol aldığını fark ettim. İlk aşama narsist erkeğin kadını bulutların üzerine çıkarmasıyla başlıyor. Sadece vaadi değil. Gerçekten çıkarıyor. Kendini çok özel, seçilmiş, ilgiye ve sevilmeye değer hissetmesini sağlayarak. Burada her şey çok güzel. Bazen gerçek olamayacak kadar doğru. Bu aşama kadının o erkeği hayatında kabul ettiğini ve duygusal yatırımının olduğunu hissettirdiği zamana kadar devam ediyor. Önemli bir başka belirleyici cinsellik oluyor. Ne kadın ne de erkek için cinsellik hiçbir zaman “sadece cinsellik” değildir. Bu psikodinamik yapıdaki erkek için iktidar sahibi olduğunu kendine tekrar kanıtlaması, kadın için de erkekten sevgi ve ilgi alabilmenin bir yoludur. Cinsellik başladıktan sonra da ilişki dinamiği farklı bir aşamaya evrilmeye zemin hazırlıyor. İlişkinin bu ilk aşaması, bu ihtişamlı, tılsımlı dönemin tabii ki ömrü en kısa olan aşama olduğu görülüyor.
 
İkinci aşamada artık kadın ve erkeğin bir ilişkide olduğunu varsayıyoruz. Daha doğrusu kadının algısı bu. Erkeğin de “sandığı” şey bu. Çünkü hiçbir narsist herhangi bir bireyle gerçek bir ilişkide bulunmanın sorumluluklarını taşıma kapasitesine sahip değildir. Bu aşamada artık narsist erkeğin kendi yaşam amaçlarını, arzularını, hedeflerini tamamen ön plana çıkardığı bir dönem görüyoruz. Artık kadın onun kusursuzluğuna ve ışıltısına ayna olmak için gerekli bir nesne. Bu dönem, ilişkide olan insanların dinamiklerine göre bazen haftalarca bazen bir ömür sürüyor. Ne zaman ki kadın bir şeylerin yolunda gitmediğine dair farkındalığı geliştirip, bunun tek kişilik değil iki kişilik bir ilişki olduğunu hissedip, kendi arzularını dile getirirse ve ilişkide ki çatışmalar artık narsiste hizmet etmemeye başlarsa üçüncü aşamaya geçiliyor.
 
Üçüncü aşamada aslında bitirilmesi gereken bir ilişkinin ayrımına varmış iki kişi ya da tek kişi oluyor. Tüm hamleler aslında ilişkiyi bitişe hazırlamak üzerine oluyor. Farkında olarak ya da olmayarak. Genellikle narsist tüm sadistik yönlerini açığa çıkararak buna zemin sağlıyor ve kadına bir seçenek dahi bırakmıyor. Ya da hesapsızca ardında ne bıraktığına bakmadan çekip gidiyor. Ardımızda bıraktıklarımızın yaşamın hangi kıyısında olduklarını bilemeyiz demiştik. Ama narsist buna asla aldırmıyor. Çünkü tüm yaşam zaten kendisinden ibaret. Aslında bu aşamada kadın da ilişkiyi bitirmek istiyor ama buna psikolojik gücü ve kapasitesi yetmiyor. Kendince uğraşlar veriyor. Ya bu gücü kazanıyor ve çekip gidiyor ya da “gönderilmeyi” bekliyor. Kaçınılmaz son olan ayrılıkla üçüncü aşama sonlanıyor. Ardında pek çok kırık dökük iz bırakarak.
 
Öyleyse soru şu? Bu kişilik yapılanmalarına mahkûm muyuz? Kişiliğimiz kaderimiz midir? Hayır, değildir. Her şey değişebilir, dönüşebilir ve daha sağlıklı bir hal alabilir. Nasıl? Kendi karakter yapılanmamıza dair daha çok içe bakışla, farkındalıkla. Değişim gerektiğini anlamak, değişmesi gereken alanları doğru tespit etmekle ve buna çabalamakla. Sağlıksız gördüğünüz kişiyi daha ilk aşamada, yani bulutların üzerinde bile olsanız tanıyıp uzak durmakla. Yer seviyesinden yükseltilmenin aslında gösteriye yönelik bir malzeme olduğunu, çıkarıldığınız gökdelenlerin en üst katından birdenbire aşağıya bırakılabileceğinizi öngörmekle. Daha da önemlisi neden sizin böyle ihtişamla gelen partnerler seçtiğinizi anlamakla. Aslında sizin kim olduğunuzu anlamanızla. Özgüven ve kendilik saygınızı tekrar inşa etmekle. Bir başkasının seviye tespit çalışmalarına araç olmadan, kendinize tüm psikolojik kapasitenizle bir seviye belirlemekle.
 
Hiçbir şeye mahkûm değilsiniz. Sadece önünüzde kendinizle ilgili çok çalışmak var. Yeter ki bir başkasını sizi sevmeye ikna etmek yerine, gerçek sevginin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarınızın karşılandığı bir alan olduğunu öğrenin. Sevmek ve sevilmek uğruna kendi yaşamınızdan vazgeçmeyin. Narcissos gibi, kendi güzelliğini bir nehirde izlerken yok olup gidecek bir kişinin yolculuğuna eşlik etmek yerine, kendinizi saygı ve sevgiyle kucaklayacak bir yol bulmayı hedefleyin. Ve bilin ki bu suda çok insan boğulsa da pek çok insan da yüzmeyi öğrendi.
Bu website daha iyi bir deneyim sunmak için çerezleri kullanıyor.
Explore
Drag